Bugünlerde sıklıkla duyduğumuz ve ileride daha da fazla duyacağımız Internet of Things kavramı, ilk olarak 1999 yılında Kevin Ashton tarafından Procter&Gamble (P&G) şirketi tedarik zinciri için hazırladığı sunumda RFID teknolojisi ile işletmeye sağlanacak faydaları anlatırken internet of things terimini kullanmıştı. Kavram gelişen teknoloji ile birlikte, ortaya çıktığı günkü halinden daha geniş bir vizyona erişti.
İnternet of Things'in Popüler Olma Süreci
Internet of Things - Nesnelerin İnterneti konsepti,
Kevin Ashton'ın terimi kullandığı yıl (1999) Auto-ID Center (MIT) kapsamında popüler hale gelmiştir. Burada vurgulanan nokta ise RFID (radyo frekans tanımlama) teknolojisinin Internet of Things’in vazgeçilmez bir parçası olarak gösterilmesiydi.
Buna göre eğer günlük hayatta tüm nesneler ve insanlar bu tanımlayıcılar ile donatılırsa; bilgisayarların bunları yönetmesi ve verileri kaydetmesi sağlanabilirdi. RFID teknolojisinin kullanımıyla ayrıca NFC, barkodlar, QR kodları ve dijital watermarking teknolojisinin de önü açılabilirdi.
APPLE Bluetooth Low Energy Protokolü ile Ibeacon Markasını Ortaya Çıkardıktan Sonra IOT Alanında Dengeler Değişti!
RFID teknolojisi hızla gelişirken tüketicilere yönelik mobil cihaz üreticilerinin, ürünlerinde henüz RFID okuyucular yer almıyordu. Bu süreçte mobil teknolojilerin gelişmesi ile cihazlardaki güç tüketimi her geçen gün önem kazanmaya başlarken, Bluetooth güç tüketiminde sınıfta kalmıştı, ancak bunu erken fark edip hızla Bluetooth Low Energy protokolünü yayımladı. Bu protokol teknoloji üreticileri tarafından düşük güç tüketimi sayesinde kısa sürede tercih edilmeye başlandı. Apple 2013 yılında Bluetooth Low Energy protokolünü ibeacon markası ile destekleme kararı aldı. Bunun akabinde birçok patente sahip oldu.
Nesnelerin İnterneti'ni, insanlara en yakın ve en sık kullandıkları teknoloji ürünü akıllı telefonlar olmadan düşünmek çokta makul bir çözüm olmazdı.
Apple'ın Ibeacon'ı ardından Google'da 2014 yılında Bluetooth Low Energy protokolünde, platform bağımsız Beacon formatı olan Eddystone'u duyurdu.
Apple'ın ibeacon'ı mobil cihazlar ile veri etkileşimi gerçekleştirebilmek için belirli değerlerde sinyaller yayıyordu, bu değerler uygulama üzerinden sunucuya iletiliyor ve sunucudaki ilgili içerik kullanıcılar ile paylaşılıyordu. Ancak ibeacon ile iletişime geçecek uygulama, kullanıcının mobil cihazında yüklü olması gerekiyordu. Bu da, her beacon sahibinin kendi uygulamasını geliştirmesini ya da ortak bir uygulamada kendisine ait farklı lokasyonlardaki beaconlarını tanımlamasını zorunlu kılıyordu.
Google ise Eddystone'u, Google Chrome ile destekleyerek farklı bir açıdan ele aldı. Eddystone beaconlar çevrelerine url (web adresi) yayıyorlar, mobil cihazlar da ortama yayılan bu url'leri Google Chrome aracılığıyla açarak -tabi Chrome tarafından erişim izni verilirse- çevrelerindeki beaconlar hakkındaki bildirimleri görebiliyorlardı.
Kodar TÜRKİYE'deki ilk yerli ibeacon üreticisi
Kodar, Apple ibeacon teknolojisi ve Google Eddystone uyumlu yerli beacon üreticisi olmakla birlikte inovatif iot projeleri geliştiren yerli bir teknoloji şirketidir.
IOT alanında farklı endüstrilerde yakın zamanda çok fazla proje ve ürün hayatımıza girecek.
Kodar'ın iot alanında halihazırda geliştirdiği projelerden bazıları:
Kapalı Alan Yönlendirme, Raporlama ve İzleme Sistemi (NavBea)
Yeraltı Maden Takip ve Yönetim Sistemi (Mine Mesh)
Mobil Müze Rehberi (Müze Asist)
Mobil Akaryakıt Ödeme Sistemi (Mobil Yakıt)
Etkileşimli Fuar Deneyim Sistemi (Fuar Asist)